Bu yazımda Antalya'ya bağlı kayalık bir ada olan Kekova'dan bahsedeceğim. Tüm Akdeniz bölgesinin en temiz denizine sahiptir ve koruma altına alınmış bir bölgedir. 'Batık Şehir' olarak anılan adanın kuzeybatı kıyılarında yer alan kalıntıların en az İ.Ö. 5. yy'dan miras kaldığı söylenmektedir. Batık Şehir'deki tur tekneleri oldukça yavaş seyir halinde olmak zorundadır.
Bu rota jetski ile Kaş, Limanağzı Koyu'ndan Kekova'ya gitmek için izlediğimiz rotadır.
Bizim yolumuz Kekova'ya nasıl düştü bundan bahsetmek istiyorum. Kaş'ta konaklıyorken (Kaş yazımı da kısa süre içinde yazacağım) İstanbul'dan römorkla Kaş'a getirdiğimiz jetski ile gitmeye karar verdik. Kaş'ın Limanağzı Koyu'ndan, Kekova Tersane Koyu'na yaklaşık 30 km (denizden. Karadan çok daha uzak) yol gittik. Daha önce de Kekova'nın çok güzel koylara sahip bir yer olduğunu duymuştum ancak bizzat o güzelliği görünce insan heyecanlanıyor. Kliplerde gördüğümüz Bahamalar falan halt etmiş diyesi geliyor insanın. Evet fazla abartılı oldu ama gerçekten diyorum, su tertemiz ve ne sıcak ne çok soğuk, tam ayarında. Tersane Koyu'nda biraz yüzdükten ve doğal güzelliğin tadını çıkardıktan sonra Kekova'da yer alan kaya mezarlıklarını görelim dedik ancak o koyda tanıştığımız, -aynı zamanda Kekova'da zaman geçirebilmemize vesile olan- Hasan abi ile tanıştık. Kendisi de bu koyda denizin sefasını sürmeye gelmişti. Kekova çevresinde jetski ile gezmenin yasak olduğunu belirtti ve kendisinin sahibi olduğu Kaleüçağız Köyü'ndeki restoranına ugrayarak yemek molası verebileceğimizi söyledi.
Aşağıda Tersane Koyu resimlerini bulabilirsiniz. Suyun ne kadar berrak olduğu konusunda yorum yapmama gerek sanırım :)
Ayrıca bu koyda Bizans Devri'ne ait bir kilisenin apsisi bulunuyor. Adanın etrafı da epey kalıntılarla doludur ancak kazı yapılmasına izin verilmiyormuş dolayısıyla da bu kalıntıların ne zamandan kaldığı konusunda net bir tarih bilinmediği söyleniyor.
Tersane Koyu'ndan ayrıldıktan sonra Hasan abinin de tavsiyesine uyarak aşırılık yapmadan Batık Şehir diye adlandırılan bölgede yavaş bir hızda geziniyorduk (ayrıca bu bölgede yüzmek de yasak, jetski ile hız yapmanın yasak olma sebebi de bu bölgede çok sayıda caretta caretta bulunması) ki sahil güvenlik uzakta belirdi ve bizi yanına çağırdı:) Bu bölgede jetskinin yasak olduğunu uslupsuz bir dille söyledi, biz de sonuçta medeni insanlarız tabi döndük üzgün bir şekilde bölgeden ayrılırken Hasan abinin de teknesiyle önümüzden geçtiğini gördük, durup durumu kendisine anlattık. 'Beni yavaş hızla takip edin' dedi ve vardığımız yer ise Kaleüçağız Köyü idi. Çok küçük ama çok da şirin bir köy olan Kaleüçağız'da Hasan abiye ait Hassan Restaurant'ta bizim için bizzat yaptığı deniz çipurasını afiyetle (kendisinin hazırladığı sarımsak sos eşliğinde) yedik. Kendisi o kadar samimi ve ilgili ki eğer onunla tanışmamış olsaydık, Kekova güzelliğinden mahrum olacaktık. Kendisine de teşekkür ediyoruz:) Olur da yolunuz Kekova, Kaleüçağız Köyü'ne düşerse Hassan Restaurant'a uğramanızı şiddetle tavsiye ederim.
Kaleüçağız Köyü fotoğraflarını aşağıda bulabilirsiniz. Bu köyde bolca magnet yada hediyelik eşya satan standlar mevcut, insanları çok samimi ve misafirperver. 'İnsan burada uzun yıllar yaşasa yaşlanmaz' diye yorum yapmaktan alıkoyamıyoruz kendimizi.
Surekli suda oldugumuz icin kaya mezarliklari fotograflari cekemedim. Öğrendiğimize göre bahsettiğim kaya mezarlıkları zamanında krallar için yapılmış, zamanla soylular da para karşılığı bu mezarları kendileri için yaptırabilmişler ve değerli eşyaları ile gömülüyorlarmış. Bu sebeptendir ki mezarlıklar yağma edildiği için her birinde bir delik mevcut. Bu mezarların diğer bir özelliği de altı toprak, üstü kaya olmasıdır. Ölen kral yada soylu önce değerli eşyaları ile üst tarafa defnedilirmiş, eti kemiğinden ayrıldığında ise alt kısma kemikleri gömülürmüş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder