25 Temmuz 2014 Cuma

KAŞ

Bu yazıda biraz da Türkiye'de var olan güzelliklerden bahsetmek istiyorum. Biri Kekova (blogda mevcut) diğeri ise Kaş. Kaş'a 2 yıl önce de gelmiştim ama çok uzun vakit geçirmediğim için sadece birkaç yer görme şansım oldu.

İstanbul'dan yaklaşık 850 km uzaklıktadır. Bizim arkamızda römork olduğu için yolumuz 11 saat sürdü ortalama 100 km/h ile.






Yol üzerinde Kaputaş Plajı'nı gördük. Kaş'tan yaklaşık 20 km uzaklıktadır ve Kaş'ın en meşhur koyudur diyebilirim. Sebebi ise alttaki resimlerde de göreceğiniz gibi kum bembeyaz, su turkuaz rengi.


Kaputaş'a gelenler arabalarını alttaki resimde gördüğünüz gibi yol üzerinde park ediyorlar ve uzun merdivenlerden aşağı inerek plaja ulaşıyorlar. Plajda şezlong bulunmuyor, insanlar havlularını kumun üzerine sererek güneşleniyorlar.






Bahsettiğim merdivenlerin bir kısmını alttaki resimdeki gibi görebilirsiniz. İnmek problem olmuyor ancak o merdivenleri çıkmak sıcakta epey zor oluyor. Eskiden bahsettiğim şekilde yukarıya yol üzerine park edilen birçok araç çalınmış ve hırsızlık olayları olmuş ancak günümüzde bu gibi problemler henüz duymadım.


Yukarıdaki resimde çok belirgin olmayan merdivenler 192 basamaklı ve diktir.


Bu tatil çok dinlendirici, eğlenceli, bir o kadar da hareketli geçti. Otel seçimini iyi yapmış olmamızın elbette payı oldukça büyük. Yakın bir arkadaşımız olan sevgili Berk'in tavsiyesine uyarak Limanağzı'nda bulunan Nuri's Beach'te 6 gecelik rezervasyon yaptırdık. Otel toplam 17 bungalowdan oluşuyor. İlk başta bungalow olduğu için börtü böcek olur diye tedirgin olmadım değil ama odayı gördüğümde bu tür endişenin çok yersiz olduğunu farkettim. Otele sadece denizden ulaşım mümkün (eğer Likya Yolu'nu yürümek istemiyorsanız tabii), otele ait teknelerle çizelgedeki saatlere göre Kaş'a ulaşım mümkün. Otel işletmesi her konuyu çok ince düşünmüş, bu sebepten keyifli vakit geçirmemek için sebepler ortadan kalkıyor. İşletme sahibi ve işletmecisi Ramazan Bey ve ekibi oldukça enerjik ve müşterileriyle epey ilgililer. Barmen Okan'ın muhteşem kokteyllerini mutlaka deneyin. Aşağıda Okan'ın hazırladığı ahududulu frozenı görebilirsiniz, tadı da en az görüntüsü kadar güzeldi.



Bungalowlar aşağıdaki gibi.


Her bir bungalowa Kaş, Alanya, Korkuteli vb. gibi isimler verilmiş. Bizim odamız Korkuteli idi ve oldukça konforluydu. En büyük odaları ise Kaş ve Alanya, bu iki odanın kendi özel cibinliği var ve denize (eğer halka karışmak istemiyorsanız:)) kendi özel bölümünden girebiliyorlar.



Bungalowlar yukarıdaki resimde gördüğünüz gibi zeytin ağaçlarının içinde yer alıyor. Eğer doğa severseniz ve huzur arıyorsanız Nuri's Beach mükemmel bir yer.  



Yukarıdaki resim de otelin koyu. Bu plaja dışarıdan da misafirler geliyor. Yine tekneye binerek buraya ulaşım sağlayabiliyorlar. Fotoğrafı çok kaliteli çekemedim ama su müthiş berrak oluyor, özellikle akşam yemeklerinde (akşam yemeklerini deniz kenarındaki restaurantta yiyoruz) büyük balıklar doluşuyor, ışıklandırma sistemi olması sebebiyle bu balıkları görmek zor olmuyor, müren balığı bile gördüm. Bu plajın özelliği şu ki, kıyı soğuk ancak açıldıkta su biraz daha ılık oluyor, sebebi kıyıda kaynak suyu olması imiş.

Limanağzı Plajı'na ulaşım aşağıda resmini gördüğünüz yerden (eger otel müşterisi değilseniz) oluyor.



Kaş'ın diğer meşhur plajları arasında Patara Kumsalı, Hidayet Koyu, Büyük ve Küçük Çakıl Plajları, Akçagerme Plajıdır. Ama en meşhur olanı Limanağzı Koyu'dur. Bu koyda oldukça fazla sayıda caretta caretta bulunmaktadır. 


Kaş, marina:



Kaş'ın merkezi de en az koyları ve plajları kadar güzel. Küçük ama hareketli, şirin mi şirin bir merkezi var. Ara sokakları gezmeyi seven bir insansanız Kaş size hitap ediyor.








Merkezde fazla sayıda cafe ve restoran bulunuyor.

Merkezde yemek için tercih ettiğimiz özellikle 2 restoran var. Biri Dolphin Restaurant (burası R&B yani Rakı-Balık :) yapmak için. Dolphin'de ahtapot ızgara yemenizi şiddetle tavsiye ederim. Anlatırken bile canım çekti. Bir de Sempati diye bir restoran var. Sempati'de çoğunlukla Türk mutfağı yemekleri oluyor ama kullandıkları soslar ve karışımlar çok leziz, özellikle cevizli sultan köftesi ve güveçte bademli tavuk yemekleri muazzam. 

Peki Kaş'ta geceleri ne yapılır? Cıstak cıstak diskolar pek popüler değil burada. En meşhur bar olan Mavi Bar'da çalınan müzikler eşliğinde içeceğinizi yudumlayabilirsiniz. Ya da Mavi Bar'ın karşısında bulunan taşların üzerine oturarak dışarıdan aldığınız biranızı afiyetle içebilirsiniz. Taş Bar diye geçen yer Mavi Bar'dan daha fazla rağbet görüyor. Aşağıda resmini gördüğünüz yol Mavi Bar'a doğru iniyor. Gece Kaş'ta hayat bu meydanda oluyor.




Kaş'a gelen tatilci profilinden bahsetmek istiyorum bir de. Çoğunluğu genç olmak üzere diğer tatil mekanlarındaki kalitesiz koku burada yok, insanlar arkadaşlarıyla toplanmış gelmiş amaçları tatil yapmak, eğlenmek. 2 yıl önce çoğu turistin Türk olduğunu hatırlıyorum ancak bu yıl çok sayıda yabancı turist vardı.
Aşağıdaki fotoğrafta renkli sandalyeli bir mekan göreceksiniz. Orası Mavi Bar işte:) renkli ve küçük sandalyeleriyle meşhurdur. İçkilerin fiyatları ise örneğin bira 13-15 tl.


Kaş'ta gece hayatına da kısaca değindim.

Kaş'ta fazla sayıda Likyalılar dönemine ait kaya mezarları görebilirsiniz. Yukarıdaki fotografta bir adet mevcut.

Tatil bittiğinde yine Kaş merkeze doğru jetimizle ilerliyoruz. Kaş'ta huzuru bulduktan sonra bir de Bodrum'a gidip enerjimizi atalım dedik:)

22 Temmuz 2014 Salı

MEİS ADASI (Kastellorizo)

Yunanlıların 'Kastellorizo' dedikleri ve resmi adı 'Megisti' olan küçücük bir adadır. Kaş'ın hemen karşısında yer alan, ve feribotlarla yaklaşık 20 dakika uzaklıkta bulunuyor. Biz Limanağzı Koyu'ndan jetski ile 5 dakikada vardık:)

O kadar yakın ki Avea hattım çekiyordu.

Oraya giriş yapmak için sanırım yaklaşık 60 tl kadar giriş ücreti (vize) ödenmesi gerekiyormuş ama biz elimizi kolumuzu sallaya sallaya girdik adaya. Bir allahın kulu gelip sormadı neyiz neciyiz diye:)) 
Üstelik daha komiği vize konusunda sıkıntılı bir durumumuz olmamasına rağmen pasaportları otelde unutmuşuz. Demek ki Kaş'tan feribotlara tıkış tıkış binmekle uğraşmak yerine hız motoru yada jetski ile gidip kafanıza göre bi yere demir atmak lazımmış:) Biz bu dersi çıkardık :))






Adaya varış saatimiz sabah saat 11.00 civarıydı ve sahil kıyısı boyunca bulunan restoran ve cafeler gelecek ziyaretçileri için hazırlık içerisindeydiler. Ziyaretçilerinin çoğu tabiki Kaş'tan gelen Türkler. Hatta içki satan bir dükkan satıcısı ile bir Türk müşteri arasında geçen diyalogda, satıcının 'siz de olmasanız biz ne yaparız' yorumunu Türkçe yaptığını bizzat duydum.

Meis Adası huzurdan bir makas almak isteyenlere hitap ediyor. Adanın iç taraflarında bir hareket yoktu, ancak sahil şeridi boyunca bulunan cafeler saat ilerledikçe doluyor ve ada daha da renklenmeye başlıyordu. 

Bizim geçirdiğimiz 2,5 saat çok keyifliydi, tabii ki kalmaya gelen turistler de mevcuttu. 




Adanın çok küçük bir bölümünde yerleşim var, geri kalan bölümünde yerleşim yok sadece doğa var. 






Adada yaşayan çok az sayıda insan olduğunu zaten tahmin etmiştim ama dedikleri 300-500 kadar az olacağını düşünmemiştim. Ada sakinleri Yunanca konuşuyorlar ancak Türkçeyi de epey benimsemişler. Haksız da değiller, sağlık vs gibi ihtiyaçları için kendi ülkelerinden önce gidebilecekleri en yakın yer bize ait ana kara, Kaş.




Bir de Meis Adası'nda yer alan 'Blue Cave' den bahsetmek istiyorum. Adanın arka tarafında yer alan küçük bir mağaradır ve güneş ışınlarını alış şekline göre mağaranın içi pasparlak maviye bürünüyormuş, biz gittiğimizde mağaranın içi parlak mavi değildi. İçeriye isteyen sandallarla giriyor, isteyen ise yüzerek. Makina o anda yanımda olmadığı için görüntü alamadım.

Şirin mi şirin deniz kenarındaki cafede otururken çektiğim fotoğrafları paylaştım bu yazımda. Aşağıda da keyfime keyif katan keyfim ve kahyasını paylaşmak istiyorum:)




Türkiye'de bir türlü bulamadığım Smirnoff Ice'ı olur da yolunuz Yunan Adaları'na düşerse sıcaktan yanıp kavrulduğunuz bir günde buz gibi bir şişe Smirnoff Ice lütfen tüketiniz. Neden keyfim ve kahyam dediğimi anlayacaksınız:)






KEKOVA

Bu yazımda Antalya'ya bağlı kayalık bir ada olan Kekova'dan bahsedeceğim. Tüm Akdeniz bölgesinin en temiz denizine sahiptir ve koruma altına alınmış bir bölgedir. 'Batık Şehir' olarak anılan adanın kuzeybatı kıyılarında yer alan kalıntıların en az İ.Ö. 5. yy'dan miras kaldığı söylenmektedir. Batık Şehir'deki tur tekneleri oldukça yavaş seyir halinde olmak zorundadır. 




Bu rota jetski ile Kaş, Limanağzı Koyu'ndan Kekova'ya gitmek için izlediğimiz rotadır.

Bizim yolumuz Kekova'ya nasıl düştü bundan bahsetmek istiyorum. Kaş'ta konaklıyorken (Kaş yazımı da kısa süre içinde yazacağım) İstanbul'dan römorkla Kaş'a getirdiğimiz jetski ile gitmeye karar verdik. Kaş'ın Limanağzı Koyu'ndan, Kekova Tersane Koyu'na yaklaşık 30 km (denizden. Karadan çok daha uzak) yol gittik. Daha önce de Kekova'nın çok güzel koylara sahip bir yer olduğunu duymuştum ancak bizzat o güzelliği görünce insan heyecanlanıyor. Kliplerde gördüğümüz Bahamalar falan halt etmiş diyesi geliyor insanın. Evet fazla abartılı oldu ama gerçekten diyorum, su tertemiz ve ne sıcak ne çok soğuk, tam ayarında. Tersane Koyu'nda biraz yüzdükten ve doğal güzelliğin tadını çıkardıktan sonra Kekova'da yer alan kaya mezarlıklarını görelim dedik ancak o koyda tanıştığımız, -aynı zamanda Kekova'da zaman geçirebilmemize vesile olan- Hasan abi ile tanıştık. Kendisi de bu koyda denizin sefasını sürmeye gelmişti. Kekova çevresinde jetski ile gezmenin yasak olduğunu belirtti ve kendisinin sahibi olduğu Kaleüçağız Köyü'ndeki restoranına ugrayarak yemek molası verebileceğimizi söyledi.

Aşağıda Tersane Koyu resimlerini bulabilirsiniz. Suyun ne kadar berrak olduğu konusunda yorum yapmama gerek sanırım :)
Ayrıca bu koyda Bizans Devri'ne ait bir kilisenin apsisi bulunuyor. Adanın etrafı da epey kalıntılarla doludur ancak kazı yapılmasına izin verilmiyormuş dolayısıyla da bu kalıntıların ne zamandan kaldığı konusunda net bir tarih bilinmediği söyleniyor.






Tersane Koyu'ndan ayrıldıktan sonra Hasan abinin de tavsiyesine uyarak aşırılık yapmadan Batık Şehir diye adlandırılan bölgede yavaş bir hızda geziniyorduk (ayrıca bu bölgede yüzmek de yasak, jetski ile hız yapmanın yasak olma sebebi de bu bölgede çok sayıda caretta caretta bulunması) ki sahil güvenlik uzakta belirdi ve bizi yanına çağırdı:)  Bu bölgede jetskinin yasak olduğunu uslupsuz bir dille söyledi, biz de sonuçta medeni insanlarız tabi döndük üzgün bir şekilde bölgeden ayrılırken Hasan abinin de teknesiyle önümüzden geçtiğini gördük, durup durumu kendisine anlattık. 'Beni yavaş hızla takip edin' dedi ve vardığımız yer ise Kaleüçağız Köyü idi. Çok küçük ama çok da şirin bir köy olan Kaleüçağız'da Hasan abiye ait Hassan Restaurant'ta bizim için bizzat yaptığı deniz çipurasını afiyetle (kendisinin hazırladığı sarımsak sos eşliğinde) yedik. Kendisi o kadar samimi ve ilgili ki eğer onunla tanışmamış olsaydık, Kekova güzelliğinden mahrum olacaktık. Kendisine de teşekkür ediyoruz:)  Olur da yolunuz Kekova, Kaleüçağız Köyü'ne düşerse Hassan Restaurant'a uğramanızı şiddetle tavsiye ederim.

Kaleüçağız Köyü fotoğraflarını aşağıda bulabilirsiniz. Bu köyde bolca magnet yada hediyelik eşya satan standlar mevcut, insanları çok samimi ve misafirperver. 'İnsan burada uzun yıllar yaşasa yaşlanmaz' diye yorum yapmaktan alıkoyamıyoruz kendimizi.








Surekli suda oldugumuz icin kaya mezarliklari fotograflari cekemedim. Öğrendiğimize göre bahsettiğim kaya mezarlıkları zamanında krallar için yapılmış, zamanla soylular da para karşılığı bu mezarları kendileri için yaptırabilmişler ve değerli eşyaları ile gömülüyorlarmış. Bu sebeptendir ki mezarlıklar yağma edildiği için her birinde bir delik mevcut. Bu mezarların diğer bir özelliği de altı toprak, üstü kaya olmasıdır. Ölen kral yada soylu önce değerli eşyaları ile üst tarafa defnedilirmiş, eti kemiğinden ayrıldığında ise alt kısma kemikleri gömülürmüş.



18 Temmuz 2014 Cuma

TASOS ADASI

Türkiye'den kara yoluyla ulaşımı en kolay, Yunanistan'ın en kuzeyinde bulunan Tasos Adası yemyeşil doğası ve muhteşem plajlarıyla bir hafta sonunuzu bile ayırarak kafa dinleyebileceğiniz mutlaka görülmesi gereken bir adadır. 
Elbette adaya gidilebilmesi için vize gerekiyor. Ayrıca İpsala Gümrük Kapısı'ndan da 'uluslararası ehliyet' temin etmeniz gerekiyor, bu da 260 tl civarında. Gümrükte geçirdiğimiz toplam vakit yarım saat idi (sabah 4'te yola çıktığımız için sabah 7'ye doğru gümrüktedik dolayısıyla da sıra yoktu, sadece arabayı X-Ray cihazına soktukları için 15 dk kadar vakit kaybettik).
Yolculuk süresi ise İstanbul'dan yola çıkıldığında toplam 6 saat sürüyor, tabi biz yola çıktığımızda İstanbul'da hiç trafik yoktu. İstanbul'dan sırasıyla Tekirdağ, Keşan, İpsala Gümrük Kapısı, Yunan sınırlarına girince ise Alexandropolis, Keramoti, ve Kerimoti'den feribot ile yaklaşık 40 dk süre ile Thasos Adası'na vardık. Birçok insan Kavala üzerinden giderek yolu epey uzatıyor. Ayrıca Kavala'dan gitmek istediğinizde feribot gün içerisinde yalnızca 4-5 kez oluyor, ancak Keramoti'den her yarım saatte bir kalkıyor.



 Meriç Nehri'ni de geçtikten sonra Yunanistan'a varmış bulunuyoruz. 
Feribottan indikten sonra otelimizin bulunduğu Makryammos'a doğru ilerliyoruz. Ayrıca otelin adı da Makryammos Otel idi.




Tasos Adası'nın en popüler plajları Aliki Beach, Marble Beach, Golden Beach, Paradise Beach'tir. Hepsini gördüm ancak ısrarla Makryammos Otel'in kumsalı hepsinden çok daha güzel olduğunu söylemek istiyorum. Otelin odaları ultralux değil ama oldukça temiz, bungalow tarzı doğanın içerisinde, limana oldukça yakın, yemekleri temiz ve lezzetli. 


Otelin fotoğrafı üstteki gibidir. Hatta kumsaldan baktığınızda ağaç yoğunluğundan bungalowları göremiyorsunuz.

Golden Beach'in en popüler beach olduğunu söylüyorlardı ancak gittiğimizde çok da beğenmedim. Fazla kalabalık, halk plajını andırıyordu. Yalnız alttaki resimde bulunan otel, orta kalitede ancak konum olarak güzel bir yerdeydi. Tavsiye edilir.


Aliki Beach ise;




Su çok berrak, Seyşellere de gitmiş olduğum için kıyas yapabiliyorum ve söyleyebileceğim şey Tasos Adası ayağımızın dibinde ve kum çok güzel, su çok güzel. Dolayısıyla Seyşeller yada Maldiveler'e gidebileceğiniz vaktiniz yada durumunuz yoksa yakın kalitede bir tatili Tasos Adası'nda da yapabilirsiniz. Elbette Seyşeller'i küçümsemek değil bu yorumdaki amacım, oranın doğası bambaşka:)

Arabayla gezerken yol üzerinde çektiğim diğer fotoğrafları da paylaşmak istiyorum:









Bahsetmek istediğim diğer bir yer ise Giola'dır. Adanın güneyinde yer alan doğal bir güzellik. Yalnız tek sıkıntı oraya ulaşmak için arabanızın azıcık haşatı çıkmasına razı olmanız lazım. Arabayı park ettikten sonra da biraz yürüme mesafesiyle ulaşabileceğiniz görülmeye değer bir güzellik.









Blogumda tarzım gereği yazıdan çok fotoğraf paylaşıyorum ki gitmeyi düşündüğünüz yer ile ilgili daha fazla canlandırma yapabilin kafanızda. Ayrıca fotoğrafları özellikle photoshop ile düzeltmiyorum bütün güzelliği olduğu haliyle görün isterim. 

Bir de Panagia Köyü'nden söz etmek istiyorum. Oraya gitmeye vaktimiz olmadı ama nasılsa tekrar Tasos Adası'na gideceğimiz için sonraya saklıyorum. Çok güzel, küçük bir köy olduğu söyleniyor. Özellikle o köye gidip Harabeler'i gezmek ve orada balık yemek keyfinin ayrı olduğunu duydum. Yunan mutfağı zaten Ege mutfağı ile hemen hemen aynı. Dolma değilde 'dolmades' yiyorsunuz:)

Adanın etrafını toplam 2,5 saatte arabayla dolaşabilirsiniz, ayrıca atv araç kiralayarak gezen turistler de gördüm. Ormanlık alanları keşfetmek için kiralanabilir. Bir de kişisel fikrimden bahsetmek istiyorum, adanın doğusu batısına göre çok daha gezilesi. Plajlar ve doğası daha güzel.

Burası da yine popüler plajlardan Paradise Beach.




Eğer otelinizin plajı dışında bir yere gitmek isterseniz hem şezlong hem şemsiyeyi yaklaşık 6-7 euro gibi bir rakama kiralayabiliyorsunuz. En çok hoşuma giden yönü de her otoparkta para istemiyor olmalarıydı. 

Türkiye'ye dönüş vakti geldi. Alexandropoli'nin Türkiye sınırına uzaklığı 39 km. Burayı da gezip görelim dedik ama çok görülmeye değer bir şey bulamadık. Onun yerine vaktiniz varsa Kavala'da 1-2 gece geçirebilirsiniz. Özellikle balık restoranlarının çok uygun olduğunu duydum.



Yine Meriç Nehri üzerinden geçerek Türkiye'ye hoşgeldik :)